İlk iş İstanbul'a gidip, eşyalarımı toplayıp, anlaştığım nakliye firmasına teslim etmem ve 1gün sonra da geri dönüp, karşılamam gerekiyor.
Ne demiş Rumi:
"Yorulacaksan, zorlanacaksan, şikayetçi olacaksan, keşkelere sığınacaksan, söze “ama” diye başlayacaksan, girme aşk yoluna; aşk yolunda “u” dönüşü yoktur"
Ben de 'Ama'larımı daha önemsiz bir konuya saklamaya karar verip, 'aşk' yolunda tam gaza basıyorum. Yine bir Atlasjet bileti ve yine sabah erken uçağı...
Saat 9.00 uçağı ile Bodrum'dan İstanbul Atatürk havalimanına uçacağım. Ama uçmadan önce yürümeyi öğrenmek gerekiyormuş burada. Ortakent'teki evden havaalanına gitmek için uçak saatinden 2 saat 35 dakika önce Bitez kavşağına varman, otogardan da 1 saat yol giderek havaalanına ulaşman gerekiyor. Hadi bu kısmını bir şekil hallederim de Ortakent'ten Bitez'e nasıl ulaşacağım?
Eğer araban yoksa ve dolmuşa sırtını dayamayı düşünüyorsan, o sırt yerden kalkmaz ben diyim.
Taksi desen?
Burası kesinlikle bir Taksi cenneti değil. En yakın taksi durağı genellikle evine 10-15 dakika mesafede olup, fazla talep görmedikleri için olacak ki durak telefonunu açma alışkanlıkları da pek gelişmemiş. Yani eğer benim gibi son dakikacı bir yapınız yoksa, hafif bir titreme, dikkat dağınıklığı, kalp ritminde düzensizlikler ve ağız kuruluğu gibi yan etkilere açık olun.
Yola çıkıp bakıcaz artık...
Saat 5.30'da Yahşi-Ortakent sokaklarında sırt çantamla yürümeye başladım. Saat kontrolü dakika başı düzenli. Yaklaşık 5 dakika yürüdükten sonra, arkamda bir araba sesi duyuyorum.
"Allahım boş bir taksi mi o yoksa çöldeki su mu?
Vallahi Billahi bütün evren benim buraya taşınmamı destekliyor... Taksiye atlayıp, Bitez kavşağını es geçip, otogara sürüyoruz.
----
Sorunsuz bir uçuştan sonra, İstanbul beni yine ağlak bir surat ve mızmız tavrıyla karşılıyor.
Özlemiş miyim?
"Hem de hiç"
Saat 12.30 gibi Nişantaşı'daki daireme ulaştım. Hani evin burnunda tüter ya onca zamandan sonra, bende tık yok. Sevgiyi ve zamanı tüketmiş eski sevgililer gibiyiz; o bana ben ona yabancı. Sanki biz yaşamadık onca şeyi ve sanki hiç dokunmadık birbirimize...
Nişantaşı ev -salon
Oscar Wilde'ın tecrübelerine kafamı yaslayıp, mutlu etmek istiyorum İstanbul'u son kez...
"Kimi gittiği yeri mutlu eder, kimi terk ettiği yeri" (Oscar Wilde)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder