24 Ocak 2015 Cumartesi

Dionysos yanılmış olamaz!

Kulağımda Leonard Cohen, Kucağımda Bernard Shaw ve Aklımda Dionysos var!

Zor bir kombinasyon gibi görünse de bu üçlü benim şeytan üçgenim gibidir. Bu adamlarla beraberken her şeyi yapabilirmişim hissi olur bende hep. Ama bugün ilk defa onlar olmadan yaşadığım keyifi onlarla paylaşmak için geldim eve.

Adaptasyon sürecinde olan birinin bütün tıkanıklıklarına sahibim son 1,5 aydır.
10 yıldan fazla İstanbul'un Boğaz kokusuna karışmış, boğaz tokluğunda, tempolu hareket etmekten başka seçeneğin olmadan yaşadıktan ve yatağına yorgun yattıktan sonra Bodrum'un kışına karşı korumasız hissettim kendimi biraz galiba.

Hayır, inanılmaz huzurlu ve mutluyum yanlış anlamayın, çünkü;
Günler 28 saat burada
İnsanlar dilsiz
Kafalar huzurlu
Yollar ıssız

Ama evden çıkmam gerekiyor değil mi? Hah işte sorun bu galiba.

İlk başlarda bir kaç denemem oldu. Bir seferinde, Bodrum merkeze inip, çok eski bir arkadaşımın mekanına uğradım. 'Barbeast' Bodrum merkezde hemen yol üzerinde, bembeyaz dekoru, muz ağaçlı tropikal duygusu ve iyi müzik çalan ortamıyla buranın en keyifli barlarından biri. Seda da İstanbul'un en hareketli hayatına, en yukarıdan sofra bezi silkeleyip, Bodrum'da soluklananlardan. Yazın hergün açık olan Barbeast, kışın sadece haftasonları açıyor kapısını.

Seda dükkanı akşama hazırlarken

"Seduş naber? Dükkanda mısın?" sorusuna "Nerdesin Ya sen? Gel dükkandayım 5 dakikaya" cevabını aldıktan sonra saat 16.00 gibi giriş yaptım mekana. Hızlı bir geçmiş yıllar kritiği yapıp, biraz da açılış hazırlıklarına uzman! olduğum boya konusunda yardım ettikten sonra,

"Bu sefer tamam, keyfim yerinde gece burada takılır, sosyalleşirim ben en hakikisinden" dedim

Seda, üstünü değiştirmeye gittiğinde biz barda eski, ortak 2 arkadaşla takılıp, birer viski söyledik. Son yuduma geldiğimizde de, bu kadar erken hem de aç karnına viski olmaz diyip, balıkçılar sokağında salaş bir meyhaneye uğradık.

Maksat viskiye altlık yapmak. Neyle? Rakıyla :)

İşte ben de florasanların yandığı nokta!
O kadar tüketmişim ki gece çıkma işlerini bünyede, ben meyhane sonrası Dereköy istikametine kırdım rotayı ve Barbeast'e dönemeden yatağa döndüm.

Olmadı işte, ben Bodrum'un gecesine adapte olamadım gündüzü kadar!

Ne demiş Cemal Süreyya "Gitmekle gidilmiyor ki... Gitmekle gitmiş olamazsın; gönlün kalır, aklın kalır, anıların kalır."

İşte bugün ben ilk defa "Geldim" buraya ustam; Bitez'de denize sıfır, küçücük bir restoranda, mavi kareli-kolalı örtülerin üzerinde, Fransız şarabı yudumlayıp, çıtır taze kalamar yiyip, müthiş insanlar olan mekan sahipleriyle muhabbet edip, günü batırırken geceye de ait hissettim kendimi.




Anason Cafe Bar Bitez




"Bir şey'den hoşlanmaktan söz edilir, aslında doğrusu; bu şey aracılığıyla kendinden hoşlanmaktır" diye söylenmiş Friedrich Nietzsche...

Valla bugün Bodrumlu Ahu'dan pek hoşlandım ben sevgili Nietzsche hem de gecesi ve gündüzüyle!













3 yorum:

  1. Merhaba, Tesadüfen gördüm bir yazınızı. Maceranızı başından sonuna kadar harfiyen okuyup, resimleri dahi büyütüp inceledim :) Size ikinci hayatınızda mutluluklar ve başarılar dilerim. Yazılarınızı takip edicem. Bir gün belki bende bir bilet alırım, sabah sigarası yakmadan önce.

    Selamlar, sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Selamlar,
    Beğenmenize ve takibinize çokça mutlu oldum. İyi ki tesadüf de olsa sizin gibi bir oluyucu kazanmışım. İyi dilekleriniz için de ayrıca teşekkür ederim. Maceranızda güzel bir yol dilerim .

    sevgilerimle

    YanıtlaSil
  3. Selamlar,
    Beğenmenize ve takibinize çokça mutlu oldum. İyi ki tesadüf de olsa sizin gibi bir oluyucu kazanmışım. İyi dilekleriniz için de ayrıca teşekkür ederim. Maceranızda güzel bir yol dilerim .

    sevgilerimle

    YanıtlaSil