1 Ekim 2014 Çarşamba

Alınız Al, Morunuz Mor İnandım

İlk gün!

Eşyalar benden önce vardığı için, annem ve Memo nakliyeyi karşılayıp, ilk müdaheleyi yaptılar. Telefonda tarif ettiğim gibi, eşyalar istediğim yerlere dağıtılmış şekilde karşıladı yeni evim beni.

Memo, sabah ilk iş evi bana teslim edip, uzama hevesinde, bense ona bir kaç erkek işini daha yaptırıp, öyle serbest bırakma çabasındayım.

"Nolur ama nolur odayı da boya, söz sonra birşey istemeyeceğim"
"Ya Ahu biliyorum isteyeceksin yaaa..." (isteyebilirim, bizde yalan yok)


Evin üst katı, bütün evin uzunluğunca yayılmış yekpare bir oda olarak tasarlanmış. Ben de burayı, daha çok kış aylarında takılacağım, hafif loft hissi veren bir tarzda döşemek istiyorum. Ama benden önceki renkli çift odaya, bütün kişiliklerini yansıtacak dokunuşlar yaptıkları için, önce onların izlerinden kurtulmam gerekiyor. Zira benim 'Renkli Hayat' anlayışım duvarlarla çerçevelenecek türden değil.




Su bazlı beyaz cephe boyası bu evde ekmekten daha çok tükettiğimiz bir şey. Memo, tatilinin son günlerini, arkadaşları yerine rulo fırçayla geçirmek zorunda kaldığı için duvarlara en haşin şekilde vuruyor beyazı. O, genel hatlarda, ben de kesmelerdeyim bugün. (yer ve tavana yakın hatların fırça ile boyanma işlemine kesme deniyor)

"Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler" demiş Özdemir Asaf.
Mor, yeşil ve eflatunda istediğim saflığı bulamadım sevgili Asaf. O yüzden bembeyaz olsun istiyorum yer gök, yeni yaşamımda... Varsın kirlensin sonra.

Hava sıcak olduğu için duvarlara vurduğumuz boya çok hızlı kuruyor Allahtan. Tabii hız konusunda, Memo'nun bir an önce kurtulma çabası da önemli bir etken.  Öğlenden hemen sonra bembeyaz duvarlarıyla, eli yüzü açılmış bir üst kat odasına sahip oluyorum. Ama hala beni rahatsız eden küçük bir kemirgen var içimde.

"Hımmm bir şey eksik sanki??? Acaba........."

Memo, beni çok iyi tanıdığı ve bir sonraki isteğimi kaldıramayacağını bildiği için, 'Acaba' sonrasını dinlemeden, aşağı kata süzülüyor. Sanırım girmek üzere olduğu depresyonu atlatmak için yatay pozisyona geçip, tavana bakacak.

Ne yapayım?
İçime mi atayım?
Susup kabulleneyim mi yarım olan bir şeyi?
Tam olarak aradığım huzuru sadece duvarlar vermedi işte bana.

Benim gibilere Mükemmeliyetçi-Perfeksiyonist ya da kısaca 'hasta' diyorlar Tıp Literatüründe.
Olsun... Çevreme zarar vermedikten sonra kendimi istediğim kadar hırpalamakta sıkıntı görmüyorum bütüne ulaşmak için. O yüzden telefondan daha sık kullandığım bir alet haline gelen fırçamı alıp, yer rabıtalarını da beyaza boyama işine girişiyorum.

Saat 19.00 gibi üst kat, benim huzuruma hizmet edecek kıvama geldi. Eşyalar da yeni yerlerine koyulduktan sonra, evin en önemli yaşam alanı bitmeye bir adım daha yaklaştı.





Maalesef 1.60 genişliğindeki yatağım ve bazası, yeni yaptığımız merdiven genişliğine kafa tuttuğu için, şimdilik sadece koltuğumu, televizyonumu ve çalışma masamı koyabildim kata.

"Huzurlu olmak, içe dönük örgütlü olabilme yeteneğidir" demiş Norman Wincent Peale (Amerikalı kişisel gelişim uzmanı-yazar)

Varsın yatak olmasın, huzurumun ibresi maksimumda...



2 yorum:

  1. Ahu ne güzel yeni başlangıçlar - huzurla karşılasın her gün seni yeni evin... muah
    Ece

    YanıtlaSil
  2. Ece'cim ne güzel dilekler- Huzur hepimize daim olsun inşallah:)) xxx

    YanıtlaSil