18 Ekim 2014 Cumartesi

Bodrum'da Vahşi Yaşam!

Yıllardır, şehrin göbeğindeki evinde belgesel seyretmiş bir kadın duruyor karşınızda...

Favorilerim arasında her zaman Nat Geo, Nat Geo Wild, Animal Planet ve BBC Wildlife ipi göğüsler. Beyaz köpek balıkları, deniz filleri, büyük kediler, yırtıcılar, en zehirliler, kemirgenler, en büyükler, en küçükler, ne kadar hayvan varsa yalayıp yutmuşum yaşamlarını...

Ama ironi şu ki:
Ben hayatımda balık bile beslemedim bu güne kadar!

Bu eve taşınırken bütün herkes ağız birliği ile bana 1 kedi, 1 köpek ve 3 tavuk almamı önerdi.

Kedi: Böcek, fare, yılan ne varsa evde yok etmekten sorumlu
Köpek:  Bildiğiniz bekçilik işinde
Tavuklar: Bahçedeki her türlü böcek familyasını mideye indirme görevinde (Tabii bir de yumurta yaparak bonus kazandırıyor)

Ben nereden bulurum bu hayvanları diye debelenirken ilk hayatıma Garfield giriyor.

Garfield; Karşı komşunun 7 kedisinin en büyüğü ve en yaşlısı. Oradaki karmaşadan yorgun düşmüş olacak ki, taşındığım ilk günden itibaren, benim evde yaşama kararı aldı. Önceleri sahibine ayıp olmasın diye yemek vermemeye çalışsam da, Garfield Ghandi'den daha dirayetli pasif direnişi ile iki tarafa da durumu kabullendirdi.


 Mehmet Can'ın objektifinden biz

Benim gibi huylu biriyle yaşamak kolay değil bir kedi için; yatağa almam, ağzını öpmem, sıkıştırmam, kucağımda dolaştırmam...
Ama kabul etmeliyim ki Garfield gördüğüm en uyumlu ve akıllı kedilerden. Bütün kuralları, günde 2 kap yemek ve akşam 3-5 okşama karşılığında kabul etti ve ev arkadaşım oluverdi.


Bu akşamüstü mutfakta yemek yaparken, Garfield'ın boğuk boğuk miyavlama sesini duydum.
Bu kedi normalde miyavlamıyor. Yemek istediği zaman ya sürtünüyor ya da kibarca patisiyle koluma vuruyor.

"Noldu oğlum? Acıktın mı? Nedir? diye sesleniyorum mutfaktan

Sesime doğru hızlıca gelen pati seslerini takiben, arkamı dönüp bakıyorum ve basıyorum çığlığı:

"Allllaaaaaahhhhh"

Garfield ağzında hayatımda görmediğim büyüklükte bir sürüngenle, mutfak kapısının girişinden bana bakıyor. Bir adım geri atıp, paniğimi hissettirmeden, sesimi telkin moduna alıyorum:

"Tamam oğlum, hadi dışarı çık. Aferin sana" 

Bizimki sanki ben dışarı dememişim gibi, iyice içeri girip, mutfak masasının yanına ağzındakini bırakıp, kenarına da yatıp, avcılığının tadını çıkartıyor. Ağzındaki hayvan ölü mü değil mi anlamadığım için hafifçe yaklaşıp, sandalyenin üzerine çıkıyorum. Henüz tanımlayamadığım bu hayvan, evimde görmekten çok mutlu olacağım bir tür değil. 


Telefonuma ulaşıp hemen Hızlı Arama ile Memo'yu arıyorum.

Memo, hayvan sevgisi konusunda abartılı takılmıştır hep. Bildiğiniz kedi-köpeğe girmez mesela hayvan besleyecekse. Gider sincap, iguana, Engerek, Ankara Tavşanı, Hint Bülbülü, keklik, papağan ya da tırtıl falan besler... Niş hayvan konusunda en güvendiğim tek insan olduğundan, durumu ona açıyorum

"Memo evde birşey var. Sürüngengillerden ama yaklaşınca hırlıyor. Resmen yaratık olum bu. Napcam?"

"Çek fotosunu yolla hemen bakim"


Memoya fotoyu sandalye tepesinden yolladıktan sonra, arıyor hemen:

"Hahahhaahah Ahu çok salaksın ya... O bir Bukalemun. Hiç mi görmedin? Çok şeker olurlar ve hiç bir şey yapmazlar çünkü dişleri yoktur. En çok 25 cm uzarlar. Ben para verip alıyorum onları. Besle bence..."

"Memo tıslıyo bak bu. Eminiz değil mi Bukalemun olduğundan"

"Ahu korkmuş hayvan, tabi tıslayacak, tut elinle, koy bir ağacın üzerine"

Bana komodo ejderi tadında gelen bu hayvanı kesinlikle elime alacak değilim. O yüzden bahçeden hızlıca küreği alıp, mutfağa geri dönüyorum. Küreği yere yatırıp, hayvanı incitmemek için gazete rulosuyla da itekliyorum.

İşlem Tamam!


Hala boyuna posuna bakmadan bana tıslayan Bukalemunu yan bahçedeki nar ağacının üzerine yerleştiriyor ve ondan daha çok değişen rengimi normale döndürüyorum.

Koltuğa bir oturuşum var sonrasında görmeyin!
Sanırsın, 'Sürüngenlere Fısıldayan Adam'ım ve soyu tükenmiş olan bir sürüngeni bulup, büyük bir mücadele sonrasında, doğal habitatına salma başarısına ulaşmışım...

Ama hiç fena değilim kabul edin.




1 yorum:

  1. Tatlım demek ki Garfield seni çok sevmiş. Bu cingöz kediler sahibine değer verdiğini göstermek için fare vs. tarzı avları yakalar ve sahibe hediye olarak getirirler. Ona kızma :)

    YanıtlaSil